Hakkımızda

Nif (Olympos) Dağı Araştırma ve Kazı Projesi”, 1998 yılında yayınlanan “Pelops’un Gizemi” adlı kitabımı hazırlarken topladığım antik kaynaklarda anlatılan yerleri, özellikle Pausanias’ın vurgulayarak bahsettiği (Paus.5,13,7), Smyrna ekolünün, Yamanlar Dağı’nda, Magnesia ekolünün ise Sipylos Dağı’nda saptadıklarını iddia ettikleri, “Pelops’un Tahtı”, “Tantalos’un Mezarı”, “Meter Plastene Kutsal Alanı”, “Taş Suret” gibi adlarla arkeoloji literatürüne geçmiş ve “Tantalis” kentiyle bağdaştırılmış kalıntıları yakından görüp incelemek amacıyla, Yüksek Lisans öğrencilerimizle planladığım İzmir ve Manisa illeri gezisiyle başladı.

Gezimizin hazırlık çalışmaları aşamasında Manisa (Sipylos)  ve Yamanlar (Amanara?) dağlarının hemen yanı başında yer alan Nif (Olympos) Dağı’nın, elverişli konumuna rağmen, gerek Antik Çağ gezginleri, gerekse modern araştırıcılar tarafından en göz ardı edilmiş ve az belgelenmiş yöre olduğunu fark ettik ve bu bölgeyi kendimiz araştırmaya karar verdik. Nif Dağı’na gittiğimizde, Hellenistik Dönem ve Bizans Dönemi yapılarına ait, çoğu literatüre geçmediğinden bilinmeyen görkemli kalıntılarla karşılaştık; buralarda ve antik nekropol alanlarında definecilerin yaptığı yoğun kaçak kazıların onulmaz tahribata yol açtığını gördük; yörenin kültür tarihini aydınlatacak birçok buluntunun belgelenemeden yok olup gittiğini anladık. Batı Anadolu’nun bu topraklarda var olan geçmişine ait izler giderek silinmekteydi. Bu nedenle Nif Dağı’nda acilen bilimsel araştırma ve arkeolojik kazı yapmaya karar verdim.

Nif (Olympos) Dağı, İzmir (Smyrna) Körfezi’nin doğusundadır; Kuzeyinde, Sipylos Dağı ile arasında, Hermos (Gediz) nehrinin bir kolu olan Kryos’un (Nif Çayı’nın) suladığı bereketli Kemalpaşa Ovası; doğusunda, Smyrna – Sardeis yolunu güneye, Kaystros (Küçük Menderes) Vadisi’ne bağlayan ve Nif Dağı’nı Drakon (Mahmut Dağı) – Tmolos (Bozdağlar) silsilesinden ayıran Karabel Geçidi, güneyinde Torbalı Ovası yer alır (Resim 1).

Yaptığımız inceleme gezileri (1999 – 2001), yüzey araştırmaları (2004 – 2005) ve 2006 yılından beri devam eden kazılar, Nif Dağı’nın çeşitli kültürler barındırdığını kanıtlamıştır; başlıca kalıntılar Hellenistik Dönem ve Bizans Dönemi yapılarına ait oldukları halde, gerek yüzeyde gerekse kazıda ele geçen keramik, Mö.8. yüzyıldan Ms. 13. yüzyıla dek tarihlenmektedir. Ayrıca kazılarımız, Karamattepe’de Mö. 6. yüzyıla tarihlenen ismini  ve niteliğini henüz bilmediğimiz bir yerleşimin temellerini ortaya çıkarmaya başlamıştır.

Mevcut literatüre göre daha önceki yıllarda İzmir çevresinde araştırma yapan bazı meslektaşlarımız, Nif Dağı ile ilgili olarak yalnızca kalelere ve “Freskli Mağara”ya değinmekte, geniş Nekropol alanlarındaki mezarlardan ve büyük Bizans yapılarından hiç söz etmemektedirler. Nif Dağı ve barındırdığı kültür varlıklarımız, bizim projemizle, ilk kez bilimsel yöntemlerle sistemli olarak incelenmekte ve ilk kez bizim yayınlarımızla bilim dünyasına tanıtılmaktadır.

Nif Dağı’nda ilk arkeolojik kazılar, Bakanlar Kurulu’nun 09.06.2006 / 10602 tarih / sayılı kararıyla, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Üniversitesi adına başkanlığımda, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni ve İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi’nin desteğiyle, ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü ve Genel Kurmay Başkanlığı’nın da katkılarıyla 01 Eylül 2006 tarihinde başlamıştır.

“Nif (Olympos) Dağı Araştırma ve Kazı Projesi”, İstanbul Üniversitesi’nin, İzmir çevresindeki ilk ve şimdilik tek arkeolojik etkinliğidir.

Amacımız, “Nif (Olympos) Dağı Araştırma ve Kazı Projesi”ni, şimdiye dek olduğu gibi, gelecek yıllarda da İstanbul Üniversitesi önderliğinde, Türkiye Üniversitelerinden çeşitli uzmanlık alanlarında bilim insanlarının katılımıyla sürdürmek, kazı alanlarını biraz daha genişletmek, bölgenin kültür tarihini aydınlatacak bulgularımızı uluslararası yayınlarla tanıtmak, kalıntıları koruma altına alıp restore ederek turizmin hizmetine sunmak ve en önemlisi, bize atalarımızın emanet ettiği, çeşitli kültürleri barındıran bu topraklara milletçe sahip çıkarak, bunları gelecek kuşaklara eksiksiz iletmemiz gerektiği bilincini geliştirmektir.

Nif Dağı, ilk kez bizim araştırma ve kazılarımızla arkeoloji literatürüne girmiştir. Nif Dağı Kazısı, Karamattepe’de ortaya çıkarılan hiç bilinmeyen geometrik / arkaik bir yerleşmeye ait buluntular ve aynı alanda Hellenistik Dönem’e tarihlenen bir nekropolisin mezar kontekstleri; Dağkızılca’da bulunan mezarlar ve Başpınar’daki Laskarisler Dönemi kilisesi yöreye ilişkin önemli arkeolojik veriler sunmuştur. 

Nif Dağı’nda, özellikle, gömme (inhumasyon) ve yakma (kremasyon) geleneğine bağlı Klâsik – Hellenistik mezarlar (basit tekne, lahit, mimari oda, hydria, amphora vb.) bulunan Karamattepe ve Dağkızılca nekropolleri , yöreye ilişkin mezar tipolojisi ve ölü gömme gelenekleri konusunda araştırmalar için çok uygun alanlardır.

Karamattepe’de bulunan metal eserler, özellikle çeşitli tiplerdeki ok ucu / namlular, Mö. 6. – 4. yüzyıllara ait antik savaş aletleri teknolojisi konusunda yeni ipuçları vermektedir.

Nif Dağı’ndaki bilimsel çalışmalar, bölgenin barındırmış olduğu kültürleri tanımamızı sağlamaktadır.  Yalnızca 2006  yılından beri sürdürdüğümüz kazılarımızda bulunan, özellikle kırıksız ele geçen veya tümlenen, kil analizine göre yerel üretilmiş taklit ya da özgün ilginç formlardaki keramik buluntular; farklı yörelere ait iyi korunagelmiş Hellenistik sikkeler; çok çeşitlilik gösteren bronz ve demir ok uçları / namlular; bir biley taşı, ender rastlanan yarısı korunagelmiş bir cam kase, kemik bir “bıyık tarağı” İzmir Arkeoloji Müzesi’nde bir “Nif Dağı Kazısı Vitrini” açmak için yeterli görülmektedir ve konuya ilişkin çalışmalara başlanmıştır.

Nif Dağı, büyük bir kültür ve doğa turizmi potansiyeline sahiptir ve “Nif (Olympos) Dağı Araştırma ve Kazı Projesi”nin, bu konuda ülke ekonomisine önemli katkıda bulunacağı öngörülmektedir. Ayrıca bu proje kapsamında, yöre halkına arkeolojiyi sevdirmek için, konferanslar düzenlenmekte; onları kazımızda istihdam ederek, hem yaz aylarında işsiz kalmamaları sağlanmakta, hem de onlara, bilimsel kazıların kendilerine gelecekte turizm açısından sunacağı imkânlar anlatılarak, kültür varlıklarımızı korumamız gerekliliği bilinci aşılanmaktadır.

​“Nif (Olympos) Dağı Araştırma ve Kazı Projesi”nin, gelecekte, Türk arkeolojisine ve kültür turizmine büyük katkı sağlayacağı kuşkusuzdur.

Prof. Dr. Elif Tül Tulunay



NİF (OLYMPOS) DAĞI, İzmir (Smyrna) Körfezi’nin doğusunda, Kemalpaşa, Buca, Torbalı ilçelerinin ortak sınırları çevresinde konumlanır.

Kuzeyinde, Kemalpaşa (Nif - Kryos Çayı) Ovası ve Manisa (Sipylos) Dağı; doğusunda, Karabel Geçidi; güneyinde, Torbalı Ovası yer alır. Arazi yapısından dolayı su kaynaklarına, verimli topraklara ve madenlere sahiptir.

Çevresindeki ulaşım ağıyla, hem deniz hem de iç kesim ile bağlantılıdır; ayrıca doğal korunaklıdır.

Yerleşime uygun doğası nedeniyle çeşitli dönemlerden kültür varlıkları barındırmaktadır.


  
 
   





NİF (OLYMPOS) DAĞI KAZI VE ARAŞTIRMA PROJESİ, İstanbul Üniversitesi’nin Batı Anadolu’da, İzmir çevresindeki ilk ve tek arkeolojik etkinliğidir. Amacı, İstanbul Üniversitesi önderliğinde, Türkiye Üniversitelerinden uzman bilim insanlarının birlikte çalıştığı örnek bir kazı ve araştırma projesi gerçekleştirmek, yörenin iyi bilinmeyen kültür tarihini aydınlatacak bulguları uluslararası yayınlarla bilim dünyasına sunmak ve en önemlisi, bize atalarımızın emanet ettiği, kültür varlıklarımızı barındıran bu topraklara milletçe sahip çıkarak, bunları gelecek kuşaklara eksiksiz iletmemiz gerektiği bilincini geliştirmektir.

NİF DAĞI, doğal güzelliği yanı sıra, ormanlara, endemik bitkilere, çeşitli ürünlere ve arkeolojik alanlara sahip ender bir konumdadır. Burada kaçak kazıların ve yapılaşmanın önlenmesi, arkeolojik araştırmalarla, bölgenin bilimsel değer taşıyan en erken kültür varlıklarının var oldukları kültür ortamı içinde bozulmadan, uzmanlar tarafından saptanması, ülkemiz kültür ve turizmi için olduğu kadar, yöre halkının kalkınması ve eğitimi açısından da büyük önem taşımaktadır.​


ATATÜRK’ümüzün dediği gibi, “BÜYÜK İŞLER, MÜHİM TEŞEBBÜSLER ANCAK MÜŞTEREK MESAİ İLE MÜMKÜNDÜR”

Bu ilke bağlamında, tüm ekip üyelerinin uyum içinde, bilimsel işbirliği ve özveriyle çalışarak, projenin verimine katkıda bulunmaları gerekir.